24 Eylül 2012 Pazartesi

Secretum - Rita Monaldi & Francesco Sorti

Secretum - Rita Monaldi & Francesco Sorti




Kitap, Kastrato rahibimiz Atto Melani ve ilk kitaptaki çömez hancı çırağı'nın 15 sene sonraki 10 günlük macerası üzerinedir. Çırak evlenmiş ve iki kız babası olmuş. Etraftaki villalarda bahçevanlık yaparak hayatını kazanmaya çalışmaktadır. Bu arada sevgili karısı da çevre evler için ebelik mesleğini yürütmektedir.

Papa'nın baş kardinallerinden biri olan Kardinal Spada'nın villasında olan düğün ziyafeti süresince geçen olaylar anlatılmaktadır. 4 gün ve 4 gece sürecek bu ziyafet için Roma'nın kalbur üstü kişileri davetlidir. Dillere destan olması için çok önem verilen bu düğün, aynı zamanda yaklaşan Papalık seçimi için toplanacak olan Kardinaller Meclisi için ön bilgilendirme toplantılarının mekanı olacaktır.

Öte tarafta İspanya kralı da kendi soyundan kimse olmadığı için tahtı kime bırakması için Papadan yardım istemektedir. Bu düğün ziyafeti, aynı zamanda bu kararı tek başına veremeyecek kadar hasta ve yaşlı olan Papa'nın yerine atadığı kardinallerin toplanıp, karar alacağı yer olacaktır.

Tüm bu olaylar Villa Spada'daki eğlencelerde görüşüleceği belli iken, bu işlerde uzman olan Fransa Kralı'nın casusu Atto Melani'nin bir şekilde bu davete kendini davet ettirmesi kaçınılmazdır. Bir şekilde bu toplantılarda yer alarak, ortamın nabzını tutup, gereğinde bir kaç müdahele ile Fransa lehine bir sonuç çıkmasını sağlamaktır niyeti.

Tüm kitap boyunca Fransa Kralı XIV.Louis'in aşk hayatını takip ederiz. Sevdiği kızdan Kraliçe ve baş danışman Mazarin'in çabaları ile ayrılması, sonra İspanya Prensesi ile evlenmesi, fakat eşi kraliçeye rağmen hem de alenen bir çok kadınla birlikte olması. Hatta onlardan çocuklar doğurması, onu çok yakından tanıyan rahip tarafından anlatılır.

İlk kitapta olduğu gibi yemek ve müzik çok önemli yer tutar. Tüm şenlikler boyunca yenilen yemekler çok detaylıca anlatılmaktadır. Bahçedeki ziyafetlerde kurulan Osmanlı Çadırları ve hizmetkarların yeniçeri kıyafetleri içinde servis yapması küçük detaylardır. Müzik, özellikle Follia ezgisi tüm kitap boyunca anılır.

Daha önceki kitapta detaylıca anlatılan Veba'nın yerini Cerrato'lular almıştır. Serseri veya dilenci olarak belirtilen bu kişiler, kaç çeşit gruba ayrıldığı, tarihçesi, konuştukları diller, yönetimlerle ilişkileri, geçinme metodları gibi detaylıca irdelenir.

Villa Spada yakınındaki Kadırga malikanesinde, tüm katlar kahramanlarımız tarafından inceden inceye gezilir. Duvarlardaki yazılardan, resimlere, gizli odalara, bahçelere detaylıca anlatılmaktadır. Ne yazık ki kitabın sonunda bu muhteşem villanın daha sonra tamamen yıkıldığını öğreniyoruz.:-((

Sonuçta İspanya Kralına veliaht seçilmesi ve Papanın yerine geçecek kardinalin belirlenmesinin birbiri ile ilişkili olduğu anlaşılır. Sonuçta hazırlanan iki sahte belge ile İspanya tahtına bir Habsburg'lu yerine Fransa Kralının torunu bir Bourbon'lu seçtirilir. (Bu ilk başta Fransa için avantajlı bir durum yaratmışsa daha sonra çıkan savaşlar, Avrupa üzerindeki güçlü hegemonyasının kaybolmasına sebebiyet vermiştir.)

Kitabın sonunda yazarlar yine oldukça doyurucu biçimde yaptıkları araştırmaları, gerçek olayları, belgeleri ve analizleri okuyucu ile paylaşmaktadır.

Kitap uzun, fakat kitaptaki isimlere aşinalığımızdan mıdır, yoksa yazarların anlatım şekline alıştığımızdan mıdır bilinmez, daha akıcı bir şekilde okunuyor kitap!Tavsiye ederim!

29 Temmuz 2012 Pazar

Çarın Laneti - Jasper Kent


Çarın Laneti - Jasper Kent

Jasper Kent, Danilov beşlisinin üçüncüsünde yine Rusya ve vampir konusunu işliyor. Bu sefer 1855 yılındayız ve Fransız, İngiliz, Osmanlı, İtalyanlar Rusya'ya Karadeniz üzerinden saldırıyorlar. Sivastopol ve Kırım müdaafaları eşliğinde ikinci kitapta toprak altına gömülen vampirler günyüzüne çıkıyor ve kendilerine büyük işkence eden ve sonradan kendisi de vampir olan "Cain" öc almak üzere Moskovay-'ya yola çıkıyorlar. Aleksey  ve Dominika, ikinci kitabın sonunda Sibirya'ya sürgüne gönderilmişti. bu kitabın sonunda çok az bir görünüyorlar. Bu kitabın asıl kahramanları Yudin (veya daha çok bildiğimiz adıyla Yudin), Aleksey'in oğlu Dimitry ve Aleksey'in kızı Tamara. Tamara özellikle 1812, 1825 ve 1855 yılında meydana gelen birbirine benzeyen cinayetleri araştırır. Bütün ipuçları Aleksey'i göstermektedir!

Sürpriz bir sonla biten kitap, dördüncü kitaba yol açmaktadır. Kitap anlatımı olarak ilk 2 kitap gibi çok sürükleyici. Elinize aldığınızda çok hızlı bir şekilde bitirebiliyorsunuz.

Rusya'nın tarihi şavaşlarının fonunda bir vampir öyküsü formatı, ilk iki kitabın gölgesinde kalmış. Çok fazla bir yenilik getirmemiş! İlk kitapta bu çok inovatif bir fikirdi. İkinci kitapta ise vampirlere yapılan detaylı deneyler ve vampirler üzerindeki etkileri bende J.K. Rowling'in büyücüler ve cadılar dünyasını detaylıca tanıtmasını andırdı. İlk iki kitapta kitabın lokomotifi olan Aleksey Danilov'un olmaması belki bu etkiyi yarattı. Umarım sonraki kitapta bu eksiklik telafi edilir!

8 Temmuz 2012 Pazar

Imprimatur - Rita Monaldi & Francesco Sorti


Kitabımız "Imprimatur", Latince "Imprimatur secretum , veritas mysterium. Unicum..." bir özdeyişten alıyor. "Sırları istediğiniz kadar yayınlayın, gerçek esrarını korur." Kitap bir dörtlü olarak başlamış fakat kitaplar basıldıkça aslında anlatılacak daha yeni konular olduğu görüldü.  Kitaplar yayınlanmaya başladıkça bu latin özdeyişin sonu nereye varacak göreceğiz :-))

Basılan her kitap, adını özdeyişin kelimelerinden alıyor. Şu ana kadar Türkiye'de sadece ilk iki kitap yayınlanmış. Imprimatur ve Secretum. (Malesef Secretum tükenmiş durumda. :-((Ben kolay kolay bulamadım. Nadir Kitap imdada yetişti. :-))

Konu, 1683 tarihindeki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu, Viyana önlerindeki kuşatması sürerken, Roma içerisindeki bir handa kalan bir Fransız soylusunun ölmesi sonrasında yaşananlar. (Cümle uzun, konu kısa :-))

Handa ölen Fransız soylusunun kuşkulu ölümü, o zamanın en büyük belası Veba nedeniyle hanın karantina altına alınmasına sebep olur. İçeride kalan konuklar, hancı ve çırak (bu hikayenin anlatıcısı) dokuz günlük bu karantina sırasında yaşadıkları, zamanın çalkantılı siyaset hayatı ve Roma'nın imparatorluk zamanından yapılmış yeraltı tünelleri ve hikayeleri kitabın konusunu oluşturmaktadır.

Papa, XI. Innocentius'un büyük destekleri ile haçlı ordusu Osmanlı ordusunu yenilgiye uğratır ve kuşatma kalkar. Tüm avrupa!da yaşanan bir sevinç dalgası ile han üzerindeki karantina da kalkar.

Kitap, özellikle Fransa Kralının bir casusu olarak handa bulunan kastrato rahip Atto Melani ve çırak üzerinden ilerler. Rahip, çırağın elinden tutup hem ona ustalıklarını aktarmak hem de han da yaşanan gizemlerin sebeplerini bulup göstermek istemektedir. (Gerçek amacı bu mudur casus rahibin?!)

Kitap, bir handa karantina altındaki konukları anlatsa da onların yaşadıkları ve o dönem yaşanan siyasi durumlar nedeniyle çok katmanlı bir kitap. Vatikan ve Papa, Fransa ve 14.Louis iki önemli siyasi karakterlerdir bu romanda ele alınan. Hikayenin anlatımı (her ne kadar yazarlar kabul etmese de!) Umberto Eco'nun ünlü romanı  "Gülün Adı'nı" çağrışmaktadır. Bir ölüm ve sırları keşfetmek için dedektif bir rahip ve çırağı! Gülün Adı'nda hikaye 7 güne bölünmüş olarak sunulurken, Imprimatur'da olaylar 9 gün içerisinde geçiyor. Çok fazla benzerlik! Anlatım şekli de Umberto Eco ile benzerlik gösterir. Bir olay anlatılırken o dönemdeki olaylar da önemli karakterler ile anılarak anlatılır. (Okuyucu için oldukça zorlayıcı ve tam anlamıyla konsantre olup takip etmesini gerektirir.)


Veba, kitapta çok önemli bir yer tutuyor. "Veba"yı biyolojik bir silah gibi kullanmayı düşünen 14. Louis! Veba'nın tarihte tedavi örnekleri, ve baş müfettiş Foquet'in Veba'nın yok edilmesi ile ilgili müthiş buluşu! 

Gelelim kitabın sevdiğim yanlarına;

Öncelikle kitap bir müzik CD'si ile birlikte gelmekte. Kitabın hangi sayfasında CD'den hangi parçanın çalınacağı belirtilmiş. Bu yüzden kitabı okurken aynı zamanda kulağa da hitap eden klasik müziğin tınılarını dinliyorsunuz. (Çok hoş ve inovatif buldum!)

Kitabın sonundaki kaynakça kısmı beni çok etkiledi. Çok fazla araştırma yapıldığını ve tarihi bir roman yazarken düş gücün ötesine tarihi gerçeklere değinmenin zorluğu, yazarın (ların) ne kadar titiz ve derin bir çalışma yaptığını göstermektedir. Bundan önce Michael Crichton'un " Zaman Tüneli" kitabı da benzer derinliği ile beni etkilemişti.

Kaynakçanın bir diğer güzel kısmı sadece bir liste olarak bırakılmayıp, kitabın anlatıcısı tarafından gerçekten araştırma yapılırken referansları ile birlikte sunulmasıydı. Kaynakça kısmını da roman içerisine dahil edilmiş. (Bu da inovatif bir yaklaşım, bence!)

Yazarlar, kitapta gerçekten bu kitabın yazarı olarak geçen tarihi bir kişilik olarak romana geçmişler. Sanki tarihte yaşayan bir kahraman olarak hikayeye eklemişler kendilerini. :-) Eserlerinde yazarın kendi isminin geçmesi daha önce de kullanılan bir teknik, burada da çok güzel olduğunu belirtmek isterim.

Kitap, "Yenik düşenlere" ithaf edilmiş. Herkesin bildiği tarih, güçlülerin ve kazananların tarihidir. Bu arada hakkı yenilmiş, ve güçlüye baş kaldırmış nice karakter de ne yazık ki bu tarih içerisinde "yenik" yaftasını alarak ya hiç bahsedilmeemiş ya da tam tersi bir anlayışla tanıtılmıştır. İşte bu kitap da tarihte kötü ve başarısız diye etiketlenen iki önemli şahsiyeti başka bir gözle tanımamızı sağlıyor. Elde edilen belgelere göre hiç de tanıtıldığı gibi olmayan bu iki karaktere "Atto Melani ve Foquet" ithaf ediliyor. Biri casus yaftası altında değeri çok fazla verilememiş bir rahip, diğeri ise 14. Louis zamanının Baş müfettişi. Kralı bile kendisine sırtını dönüp, onu bir zindanda hapsettirmiş!

Kitabın sonunda özellikle Papa XI.Innocentius hakkında detaylı bir bölümle aslında hiç de görüldüğü gibi bir kutsal kişi olmadığı , hatta azizliğin yanından bile geçmediği belgeleniyor. Kendi ve ailenin parasal çıkarları için görünüşte Yahudilere bankacılığı yasaklıyor! Onun ötesinde Protestan bir krala İngiltere'yi işgal etmesi sırasında maddi destekte bulunuyor. (Oranje'li Willem) Hatta bu destek ile İngiltereyi istila edip İngiltere'nin protestan olmasını sağlıyor ve Papalığın başındaki Katolik kilisesinden ayrılmasına sebep oluyor! Enteresan!

Yine kitabın sonunda yazarlar, eserleri hakkında gelebilecek benzetme ve eleştirileri yine hikayeye bağlı bir şekilde yapıyorlar. Olayın kapalı bir mekanda (Han) bir ölüm ile süslenmesi ve öldürenin de handa kalanlardan birisi olma ihtimali, Agatha Christie'nin ünlü dedektifi Hercule Poirot romanlarını çağrıştırmakta olduğunu belirtmişler. Aynı şekilde benim en başta yaptığım Gülün Adı romanındaki Baskerwille'li William ve Melk'li Dom Adso benzetmesi yerine Sherlock Holmes ve Dr. Watson benzetmesi uygun bulunmuş!

Sonuçta kitap çok bilgiler veren çok güzel bir kitap, fakat okuyucunun da sabırla olayları takip edebilmesini gerektiriyor! Okurken zorlanabildiğiniz, ama tamamlandığında iyiki okumuşum dediğiniz bir kitap!