8 Temmuz 2012 Pazar

Imprimatur - Rita Monaldi & Francesco Sorti


Kitabımız "Imprimatur", Latince "Imprimatur secretum , veritas mysterium. Unicum..." bir özdeyişten alıyor. "Sırları istediğiniz kadar yayınlayın, gerçek esrarını korur." Kitap bir dörtlü olarak başlamış fakat kitaplar basıldıkça aslında anlatılacak daha yeni konular olduğu görüldü.  Kitaplar yayınlanmaya başladıkça bu latin özdeyişin sonu nereye varacak göreceğiz :-))

Basılan her kitap, adını özdeyişin kelimelerinden alıyor. Şu ana kadar Türkiye'de sadece ilk iki kitap yayınlanmış. Imprimatur ve Secretum. (Malesef Secretum tükenmiş durumda. :-((Ben kolay kolay bulamadım. Nadir Kitap imdada yetişti. :-))

Konu, 1683 tarihindeki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu, Viyana önlerindeki kuşatması sürerken, Roma içerisindeki bir handa kalan bir Fransız soylusunun ölmesi sonrasında yaşananlar. (Cümle uzun, konu kısa :-))

Handa ölen Fransız soylusunun kuşkulu ölümü, o zamanın en büyük belası Veba nedeniyle hanın karantina altına alınmasına sebep olur. İçeride kalan konuklar, hancı ve çırak (bu hikayenin anlatıcısı) dokuz günlük bu karantina sırasında yaşadıkları, zamanın çalkantılı siyaset hayatı ve Roma'nın imparatorluk zamanından yapılmış yeraltı tünelleri ve hikayeleri kitabın konusunu oluşturmaktadır.

Papa, XI. Innocentius'un büyük destekleri ile haçlı ordusu Osmanlı ordusunu yenilgiye uğratır ve kuşatma kalkar. Tüm avrupa!da yaşanan bir sevinç dalgası ile han üzerindeki karantina da kalkar.

Kitap, özellikle Fransa Kralının bir casusu olarak handa bulunan kastrato rahip Atto Melani ve çırak üzerinden ilerler. Rahip, çırağın elinden tutup hem ona ustalıklarını aktarmak hem de han da yaşanan gizemlerin sebeplerini bulup göstermek istemektedir. (Gerçek amacı bu mudur casus rahibin?!)

Kitap, bir handa karantina altındaki konukları anlatsa da onların yaşadıkları ve o dönem yaşanan siyasi durumlar nedeniyle çok katmanlı bir kitap. Vatikan ve Papa, Fransa ve 14.Louis iki önemli siyasi karakterlerdir bu romanda ele alınan. Hikayenin anlatımı (her ne kadar yazarlar kabul etmese de!) Umberto Eco'nun ünlü romanı  "Gülün Adı'nı" çağrışmaktadır. Bir ölüm ve sırları keşfetmek için dedektif bir rahip ve çırağı! Gülün Adı'nda hikaye 7 güne bölünmüş olarak sunulurken, Imprimatur'da olaylar 9 gün içerisinde geçiyor. Çok fazla benzerlik! Anlatım şekli de Umberto Eco ile benzerlik gösterir. Bir olay anlatılırken o dönemdeki olaylar da önemli karakterler ile anılarak anlatılır. (Okuyucu için oldukça zorlayıcı ve tam anlamıyla konsantre olup takip etmesini gerektirir.)


Veba, kitapta çok önemli bir yer tutuyor. "Veba"yı biyolojik bir silah gibi kullanmayı düşünen 14. Louis! Veba'nın tarihte tedavi örnekleri, ve baş müfettiş Foquet'in Veba'nın yok edilmesi ile ilgili müthiş buluşu! 

Gelelim kitabın sevdiğim yanlarına;

Öncelikle kitap bir müzik CD'si ile birlikte gelmekte. Kitabın hangi sayfasında CD'den hangi parçanın çalınacağı belirtilmiş. Bu yüzden kitabı okurken aynı zamanda kulağa da hitap eden klasik müziğin tınılarını dinliyorsunuz. (Çok hoş ve inovatif buldum!)

Kitabın sonundaki kaynakça kısmı beni çok etkiledi. Çok fazla araştırma yapıldığını ve tarihi bir roman yazarken düş gücün ötesine tarihi gerçeklere değinmenin zorluğu, yazarın (ların) ne kadar titiz ve derin bir çalışma yaptığını göstermektedir. Bundan önce Michael Crichton'un " Zaman Tüneli" kitabı da benzer derinliği ile beni etkilemişti.

Kaynakçanın bir diğer güzel kısmı sadece bir liste olarak bırakılmayıp, kitabın anlatıcısı tarafından gerçekten araştırma yapılırken referansları ile birlikte sunulmasıydı. Kaynakça kısmını da roman içerisine dahil edilmiş. (Bu da inovatif bir yaklaşım, bence!)

Yazarlar, kitapta gerçekten bu kitabın yazarı olarak geçen tarihi bir kişilik olarak romana geçmişler. Sanki tarihte yaşayan bir kahraman olarak hikayeye eklemişler kendilerini. :-) Eserlerinde yazarın kendi isminin geçmesi daha önce de kullanılan bir teknik, burada da çok güzel olduğunu belirtmek isterim.

Kitap, "Yenik düşenlere" ithaf edilmiş. Herkesin bildiği tarih, güçlülerin ve kazananların tarihidir. Bu arada hakkı yenilmiş, ve güçlüye baş kaldırmış nice karakter de ne yazık ki bu tarih içerisinde "yenik" yaftasını alarak ya hiç bahsedilmeemiş ya da tam tersi bir anlayışla tanıtılmıştır. İşte bu kitap da tarihte kötü ve başarısız diye etiketlenen iki önemli şahsiyeti başka bir gözle tanımamızı sağlıyor. Elde edilen belgelere göre hiç de tanıtıldığı gibi olmayan bu iki karaktere "Atto Melani ve Foquet" ithaf ediliyor. Biri casus yaftası altında değeri çok fazla verilememiş bir rahip, diğeri ise 14. Louis zamanının Baş müfettişi. Kralı bile kendisine sırtını dönüp, onu bir zindanda hapsettirmiş!

Kitabın sonunda özellikle Papa XI.Innocentius hakkında detaylı bir bölümle aslında hiç de görüldüğü gibi bir kutsal kişi olmadığı , hatta azizliğin yanından bile geçmediği belgeleniyor. Kendi ve ailenin parasal çıkarları için görünüşte Yahudilere bankacılığı yasaklıyor! Onun ötesinde Protestan bir krala İngiltere'yi işgal etmesi sırasında maddi destekte bulunuyor. (Oranje'li Willem) Hatta bu destek ile İngiltereyi istila edip İngiltere'nin protestan olmasını sağlıyor ve Papalığın başındaki Katolik kilisesinden ayrılmasına sebep oluyor! Enteresan!

Yine kitabın sonunda yazarlar, eserleri hakkında gelebilecek benzetme ve eleştirileri yine hikayeye bağlı bir şekilde yapıyorlar. Olayın kapalı bir mekanda (Han) bir ölüm ile süslenmesi ve öldürenin de handa kalanlardan birisi olma ihtimali, Agatha Christie'nin ünlü dedektifi Hercule Poirot romanlarını çağrıştırmakta olduğunu belirtmişler. Aynı şekilde benim en başta yaptığım Gülün Adı romanındaki Baskerwille'li William ve Melk'li Dom Adso benzetmesi yerine Sherlock Holmes ve Dr. Watson benzetmesi uygun bulunmuş!

Sonuçta kitap çok bilgiler veren çok güzel bir kitap, fakat okuyucunun da sabırla olayları takip edebilmesini gerektiriyor! Okurken zorlanabildiğiniz, ama tamamlandığında iyiki okumuşum dediğiniz bir kitap!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder