19 Aralık 2010 Pazar

Thirteen Years Later - Jasper Kent

Jasper Kent, 5 kitaplık serinin ikincisinde, ilk kitapta geçen olaylardan 13 yıl sonrasını, 1825  yılı  yine Çarlık Rusya’sını anlatıyor. Daha önce de yaptığı gibi vampirleri, tarihi olaylar içerisine çok güzel serpiştiriyor. 

Artık Fransa, Rusya’dan çekilmiştir. Çekilmekle kalmayıp, takip halindeki Rusya askerleri Paris’e kadar girmişlerdir. Orada gerçekleşen Fransız Devrimin sonuçlarını bizzat gözleri ile şahit olmuşlardır. Aynı şeyi Rus Çar’ı 1.Alexander da görmüştür. Daha önce reformist diye adlandırılan Çar, bu seferden sonra saltanatının devamı açısından daha katı bir politika izlemiştir. Bu katı politika sonucunda özellikle asker içerisinde daha özgürlükçü bir yapı isteyenler, Çar’a karşı ayaklanmayı düşünüyorlardır.


İlk kitabın kahramanı Alexei Danilov, bu gruplara gizli ajan olarak girip, Çar'a bilgi vermektedir. Bu kargaşa içerisinde Moskova’da ortaya çıkan bir vampir ile hem Danilov’un parmaklarını kaybetme olayını tekrar hatırlıyoruz. Hatırlarken de Türklerin işkenceci bir millet olduğundan da dem vurmaktadır. Bu vampirden gelen esrarengiz bir kitap sayesinde Cain isimli birisinin vampirler üzerinde gerçekleştirdiği deneyler hakkında bilgi sahibi oluyoruz.

Yazar, Cain’in deneylerini anlatırken, vampirlerle anlatılan bir çok konuyu da analiz etmiş. Güneşin vampirlerin derisini yakması, herhangi bir uzvun koptuktan sonra uzaması, aynada akislerinin gözükmemesi, normal bir kişinin vampirleştirme süreci gibi bir çok konuda kendi görüşlerini okuyucu ile paylaşmakta.

Aynı Cain’in bir şekilde Romanov ailesi (Osmanlılar için Osmanoğulları neyse, Çarlık Rusyası için Romanov’lar da o önemdedir.) ile iletişim halinde olması ve nesiller boyu Çarların başına musallat olan bir vampir nedeniyle hem Çar hem de Rusya tehlike altındadır. Danilov, bir tarafta daha özgürlükçü askeri kanadı kollarken bir tarafta Rus Çar’ını bu vampirin elinden kurtarmaya çalışmaktadır. Bu savaşın sonucunda Çar ölse de baş vampirin Rusya özlemi sonraki nesillerde devam edecektir. 1. Alexander’in ölmesi üzerine tahta geçen yeni Çar, tüm ayaklananları Sibirya’nın doğusuna sürgüne gönderir. 

Kitap içindeki parmak kesme ve yeniden uzamaları çok detaylıca anlatılmış. Aynı şekilde kendisine ebedi güzellik söz verilen dişi vampirin, kendi aksini görememesi sonucu mutsuz olması ve elde edilen güzelliğin kendisi için hiç bir anlamı olmaması, hoşuma giden bir ikilemdi.

Hoşuma giden güzelliklerden bir tanesi de ilk kitapda ölen aslında bir Fransız ajanı olan Maxim’in Judah ve Brütüs’ün kahraman mı yoksa hain mi olduklarına dair yaptığı konuşma oldu. Kendisi de Rus tarafına göre hain olan birisinden İsa’yı Roma’lılara ispiyonlayan Judah’ı, veya Cesar’ı öldüren Brütüs’ü kahraman olarak savunması çok güzeldi. Onlar olmasaydı tarihin akışının değişeceği için şu konumda bulunan hiristiyanların onlara müteşekkir olması gerektiği savı da ayrıca hoşuma gitti. Sonuçta kendi içerisinde tutarlı bir mantığı var.

Kitap içindeki bir benzetme de çok ilginç geldi. Çar, eline aldığı bir jileti Kral Midas’a benzetiyor. Nasıl ki dokunduğu her şeyi altına çeviren kral etrafındakilerin felaketine sebep olur, jilete de dokunan her kişi de bir kesik ile ödüllendirilir! J

  OBELİX

4 yorum:

  1. Sanırım ingilizcesini okudun.Çevirisi ne zaman yayınlancak bilgin varmı??

    YanıtlaSil
  2. Malesef bilmiyorum! :(
    İngilizcesini görünce hemen alıp bir çırpıda okudum. OBELIX

    YanıtlaSil
  3. Can Yayınları tarafından Temmuz'da yayımlanıyor.

    YanıtlaSil
  4. Kitap yayınlanmıştır hayırlısı olsun :)

    YanıtlaSil