
Bugün benim değinmek istediğim
silah ise ASCALON. Bazıları için kılıç bazıları için ise mızrak olan St. Geoge’un
silahı. Peki neden bu silah? Ben daha önce duymamıştım ama Danilov Beşli’sinin sonuncusu
“Son Ayin’de” (Jasper Kent) St. George
ile ilgili bir hikaye ile kitabına başlayınca biraz inceledim ve ilginç
bilgilere ulaştım ve bunu sizlerle paylaşmak istedim.
St. George, 23 Nisan 303 yılında Nicomedia’da
(bugünkü İzmit)kafası kesilerek idam edilir. Kendisinden dini inancını Hıristiyanlığı
terk ederek Roma İmparatorluğunun inançlarını geçmesi istenir. O dönemde Hristiyanlığa
pekiyi bir gözle bakılmıyordu fakat St. George bu teklifi reddeder. Hıristiyanlığı
terk etmez. Bunun sonucunda idam edilir. O günden sonra 23 Nisan bu olayın
anısını yaşatmak adına Aziz George Yortusu olarak kutlanır. Fakat bizi
ilgilendiren öykü bu değil!
Aziz George asıl ününü kimine
göre orta Doğu’da bir ülkede kimine göre Kapadokya’da bir ejderhayı öldürerek
kazanır. Bu ülkede bir gölün altında yaşayan bir ejderhanın şerrinden korunmak
için her gün hayvanlarını kurban eden halk, kıtlık zamanı hayvanlar azalınca
çocuklarını kurban vermeye devam ederler. Kurban olma sırası kralın kızı
prensese geldiğinde oradan geçmekte olan St. George kendisini prenses yerine
kurban edilmesini teklif eder ve gölün altındaki canavarla savaşıp, onu mızrağıyla
(kimine göre kılıcıyla) öldürür ve halkı bu mezalimden kurtarır. İşte onu
kahraman aşamasına çıkaran olay budur ve öldürürken kullandığı mızrağın adı
Ascalon’dur.
St. George o kadar ünü yayılmış ki birçok ülke
onu kendi ülkelerinin koruyucu azizi olarak benimsemiş. Bu ülkelerin en başında
İngiltere gelmektedir. Hatta İngiliz bayrağı St. George Haçı temel alınarak beyaz
zemin üzerine kırmızı haçtan oluşmaktadır. Portekiz ordusu savaşta “Saint
George” şeklinde naralar atarak savaşa girer. (Türklerin “Allah Allah!”
bağırması gibi.) Gürcistan’da (Georgia) çokça sevilen bir azizdir. Benzer
şekilde Ukrayna’da da Ejderhayı öldürdüğü gösteren heykeller mevcuttur.
İşin ilginç yanı Türkiye’de de
azımsanmayacak kadar Saint George ile ilişkilendirilen yapı bulunmaktadır.
Bunlardan en önemlisi Fener’de bulunan Aya Yorgi Patrikhanesi, Büyükada’daki Aya
Yorgi Kilisesi, Samatya’daki Ermeni Surp Kevork Kilisesi gelmektedir. Benzer
şekilde Avusturya Lisesi de Sankt Georg Avusturya Lisesi olarak bilinir. (Amblemi
nedeniyle Galatasaray Spor Kulübünün ambleminin bu okuldan esinlendiği! söylenir.)
Bu kadar ön bilgilendirmeden
sonra Danilov beşlisinin sonuncu kitabı ” Son Ayin” hakkına da bir iki şey
söylemek istiyorum. Hikâyeyi bilmeyenler için kitap serisi Çarlık Rusya’sının
kuruluş aşamalarından Son Çar 2.Nikola ve ailesinin öldürülmesi ve Sovyet
devrimi ile sona eren Çarlık Rusya’sı arka fonunda bir vampirlik öyküsü. Gerçek
Rusya tarihi, Çar Deli Petro’nun yoktan var ettiği (Seride çok önemli bir yer
teşkil ediyor.) Saint Petersburg ve büyüleyici Moskova ile Vampir hikâyeleri o kadar güzel bir
şekilde kaynaştırılmış ki zaten birçok efsane ile örülü bir tarih bu kadar
güzel anlatılabilir. Jasper Kent, J.K.Rowling’in Harry Potter serisinde büyücü
ve cadılarla yaptığını , burada vampirler üzerinde uyguluyor. Aklınıza gelmeyecek
açıdan vampirleri ele alarak heyecanı üst düzeyde tutmayı başarıyor. Vampiri
öldürme metodları, tekrar canlandırma ritüelleri, Vampir çetesi kurmak, Işığı
kullanmak vs. Rus tarihinde önemli olayları, ( Napolyon’un Rusya seferi,
Devrimler, Ayaklanmalar, Alman’ların Rusya seferi, vs…) kaçınılmaz soğuğu ve
karı ile yeterince detaylı anlatıp okuyucuyu sıkmadan bilgilendiriyor.
En son kitabında ise yine bir
deneme yaparak bu sefer geçen kitabında öldürdüğü vampiri onu öldüren kişinin
bedeninde canlandırıyor. Fakat kendisini
öldüren kişinin ruhu da aynı bedende yaşamını sürdürmeye devam ediyor. Kitap birbirinden
nefret eden iki varlığın aynı (artık iyice yaşlanmış) bedende birbiri ile
mücadelesine tanık oluyoruz. Birbirinin düşüncelerini, anılarını
görebiliyorlar. İsterlerse bir fikri saklayabiliyorlar fakat bunun nasıl
yapıldığını öğrenmeleri zaman alıyor. Öte taraftan bedensel acı ve zevk her iki
varlık tarafından hissedilebiliyor. Bu da hikâye boyunca değişik şekillerde
kullanılmış. Bir taraftan Danilov vampirden
kurtulmak için kendisini bile öldürmeyi düşünürken, Iuda buna bedenin
kullanımını ele geçirerek engel olabiliyor. Benzer şekilde bir şekilde Danilov’un
da vampir olma ihtimali belirince Iuda bu sefer bedeni öldürmeye çalışırken
Danilov hayatta kalmaya çalışıyor. Jasper Kent serinin sonunda diğer
kitaplarında da yaptığı gibi güzel önermeler sunarak okuyucunun ilgisini
çekmeyi başarıyor. Kesinlikle tavsiye edebileceğim bir seri.
Keyifli okumalar.